O güzel eylül akşamlarında keşfettiğimiz mavi koy;Adrasan.Buraya yapacağım ikinci çıkartmada biri bana beddua etsin;gidişin olsun da dönüşün olmasın diye :) Güzel bir beş günü tükettim burada,güzel bir insanla...Yolculuğumuz koyduğumuz kural gereği biraz sıkıntılı geçti.(Oraya dair hiçbir şeyi araştırmadan gideceğiz. Önümüze çıkacak iyi ya da kötü süprizleri dibine kadar yaşama kuralı)Antalya otogardan tek vesaitle toplam 1.5 saatte ulaşılan bölgeye üç vesaitle beş saatte giderek kendimizce bir rekora imza attık.Adrasan kavşağında dolmuştan indik ve bizi koya ulaştıracak dolmuşu beklemeye koyulduk.Ve orada karşılaştık onunla;Mehmet Amca !Bizim tombiş ihtiyarımız :) Bir pansiyonu varmış koyda.Bizi oraya davet etti.Kamp yapma amacıyla orada bulunduğumuzu söyleyince ona da bir önerisi vardı.Pansiyonun bahçesinin arka kısmını bize tahsis etti.Köşkün hemen yanını :) (Köşk:Tahtadan yapılmış dört köşesi olan yüksekçene bir oturma alanı) Yirmi dakikalık bir uğraştan sonra çadırı dandikte olsa kurduk.Hemen sonrasında akşam yemeği.Sahilde çokça restaurant var.Hepside birbirinden sevimli.Menüler hemen hemen aynı,hem çeşitlilik hem de fiyat açısından.Bir keskin nokta var tabi;lezzet ! Bu konuda içlerinden biri bile başarız değildi.Denizin hemen yakınından geçen nehirin üzerine kurulmuş restaurantlar favorimdi.Geniş çardakları,rahat minderleri vardı.Birde romantik ışıklandırmaları...Ördeklerinde sesleri bu doğa harikası yere eşlik edince insanın oralardan kalkası gelmiyor.Kahvaltı mekanı olarak belirlediğimiz favori restaurantımz ''Cici Baba'' idi.Ahh o menemenleri!Her şeyden önemlisi personelin güler yüzü ve hizmeti.İnsan kendini gerçekten evinde gibi hissediyor.Bunun haricinde denizde acıktığımız zaman beş adımda bir karşımıza çıkan gözlemecilerde sık uğrak alanlarımızdandı.Ve deniz...Hangi kelimeleri kullanabilirim ki o muhteşemliği betimleyebilmek için ?Berrak çarşaf gibi bir su.Koy ikiye bölünmüş gibi.Bir kısmı hafif taşlı bir kısmı tamamen kum.Kumun yoğunlukta olduğu bölgede yüzmeyi iyi bilmeyen kesim yoğunlukta.Ve tabi bide Antalya'mızın olmazsa olmazlarından;Almanlar.Eylül ayı sanırım oraya gidelecek en güzel ay.O kadar az insan vardı ki.Dolayısı ile çokça;huzur.Evet evet.Orayı tamamiyle tanımlayan kelime;HUZUR.Sessiz,sakin kendi başında bir koy.Orada geçirdiğimiz son günde koyun çıkışına yüzmeye çalıştık.Hedefe çok yaklaşmışken vazgeçtik.Çünkü koyun ucundan daha fazla çeken bir yer vardı bize.Koy içinde bir koy!Hatta koycuk :) Kayalarla çevirili minik bir huzur alanı.Kayaların üzerinden yüzerek sınırlı bir alanda kümelenen kumlara ulaşıp kısa bir mola verme şansı elde edebildik.Başımızı yukarı kaldırdığımızda görebildiğimiz tek şey;uçurumun ucu idi.O köyün her yeri bir doğa harikasıydı kısacası.Beşeri faktörlerini de es geçmeyeyim :)Her zaman gidip göreceğim bir yer.Oranın birde kışı var!Kışın tek bir oteli açık oluyormuş...Benden önce giden olursa selam söylesin benim tatlı ihtiyar Mehmet Amcama.Adrasan Market'in sahibidir kendisi...


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder